17 Nisan 2011 Pazar

Mutluyum…


                             Günlerden okulların başladığı bir gündü ve ben toplu taşıma araçlarında kâhyalık yapıyordum, o gün Büyükşehir Belediyesi; benim işime yarayan bir gün olarak ilan edip, ücretsiz taşıma başlattı. Okul açılışının ilk 3 günün ücretsiz olmasından kaynaklı evde yatma fırsatı yakalamıştım ve evde otururken! hep sabah erken uyanıp, işe gitmenin ve hep 17 saat çalışma zorunluluğumdan kaynaklı eve geç gelmemin, beni, hep akşam yemeği ve sabah kahvaltısında mahrum bırakıyordu. O güne başlarken; sabah erken uyanmanın, bana vermiş olduğu alışkanlıktan dolayı, ben o günde, yine bir önceki gün ve hep uyanmak zorunda kaldığım o saatte uyanıp yatamadım. O sabah kahvaltı hazırladım kendime, hem kendime hem de bizimkilere, bizimkilerin kahvaltı için uyanmalarını beklerken, oturup düşündüm, ne güzel bir tarafı vardı evde kalmanın ve kahvaltı kokusunun. Fazla değil, bir kaç gün sonra tekrar başlayacaktı iş, bunun tadını çıkarmam lazımdı. Ne yapayım ne edeyim diye düşünürken, aslında işten yorulduğumu ve bu işin beni mutlu etmediğini gördüm. Çünkü özlüyordum, en basitinden kahvaltı kokusunu ve akşam yemeğinin ekmek bandırma durumunu, aynı zamanda kitap okumayı ve bir şeyler yazmayı özlüyordum, işin yoğunluğu buna müsaade etmiyordu ne yazık ki ve başladım başka bir iş planını kurmayı, ne yapabilirim diye düşünürken, kendi mesleğime yönelmem gerektiğini düşündüm. Yani eğitim aldığım ve bunun için çaba sarf ettiğim Tiyatro...
                             Hemen benimle birlikte başlayan arkadaşlarımla irtibata geçip, toparlanmamız gerektiğini söyledim ve bir şeyler yapılmalı dedim. Dostum; Devrim Horlu'yla bir plan yaptık. Plan; kendi yerimizi kurmak ve bunun için bıraktığımız yerden devam etmek. Başladık yer aramaya, fazla geçmeden bulduk bir yer ve ilk provalarımızı almaya başladık.  Artık bir yerimiz vardı! KAST (Kadıköy sanat tiyatrosu) Tiyatrosuyla beraber, aynı sahneyi farklı zamanlarda kullanmaya başladık ve oyunlarımızı çıkardık oradan, artık 17 saat çalışmak zorunda kaldığım işim yoktu, getirisi olan bir işimde yoktu ama beni mutlu eden bir uğraşım vardı. Sanatım ve buna verdiğim değerin, ne denli güçlü ve denli büyüleyici yanı olduğunu gördüğüm bir hayatım vardı...
                             Ne yazık ki Tiyatro; bizimkilerin anlamadığı yabancı bir dil gibiydi. O devasa olan kâhyalık işi bıraktığımdan dolayı, bana tavırlı olan abilerim, Tiyatroda ki işime engel olup olup durdular. Bu seferde geri dönemezdim. Çünkü kişiliğim zedeleniyordu duraklarda, argo konuşmaya, bağırmaya, kavga etmeye ve insanlarla ağız dalaşı yapmaya başlıyordum, dönemezdim ben tekrardan oraya.  Ne yapmam gerektiğini düşünüp, kafa yorduğum sıralarda, gazete ilanlarına bakmaya başladım. Bir ilan gördüm; 'Gazetede çalışmak üzere muhabir ve reklamcılar aranıyor!' Hiç zaman kaybetmeden aradım ve talebim alındı. İş görüşmesine gittim, işi aldım. Aynı zamanda Gazetenin henüz G'sinden anlamayan ben, bir muhabir olarak çalışmaya başladım orada. Hemen bir fotoğraf makinesi ve ses kayıt cihazı alarak işime başladım ama işimden anlamıyordum ne yazık ki, azimliydim ama yetmiyordu. Haber konusunda, yaptığım her haberi; 10 20 sefer yazıp silmekle, anca bir haber niteliği taşıyordu. Öte yandan da yürüttüğüm ve yürütebildiğim kadarı artık,  Devrim arkadaşımla Tiyatroyu da yönetmeye çalışıyoruz. Bazen oluyor, bazen olmuyor ama mutluydum, sevdiğim şeylerle uğraşıyordum, işime aşık olmuştum, fotoğraf makinesine, ses kayıt cihazına. Her yerde haber çıkaracak, dişli bir gazeteci gibi durmaya çalışıyor olsam da, tam da o yeteneklere sahip bir gazeteci olamamıştım ne yazık ki. Eksiklerim çoktu ama profesyonel görünmeye çalışıyordum her seferinde. Mutluydum ama eksiklerim vardı ve bunları tamamlamaya karar verdim sonrada. Bunun için eğitim almam gerekiyordu, aynı zamanda askerlik yaklaşmıştı ama daha yeni ısınmıştım işime gitmek olmazdı. ÖSS sınavına hazırlanmaya karar verdim, başladım ÖSS’ye hazırlanmaya, sınava girdim ve kazandım, istediğim, beğendiğim bir bölüm olmasa da kamu yönetimi, şuan onu okuyorum ve çoğu yerde eksiklerimi tamamlamaya yetiyor bile, daha iyiye dedim kendime, uğraşlarımla mutlu olmak adına, hayatıma vermek istediğim; bir noktayla, bir kaç nokta birlikte geldi. Sevdiğim ve buna çabaladığım şeyler şuan benim elimde, isteklerim, azmim beni bunu kazanmama neden oldu. Mutluyum sanırım şimdi, evet mutluyum...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder